Horlama tedavisi

0

Horlama ve uyku apnesi nedir?

Horlama; halk arasında uyku sırasında bireyin çıkarttığı gürültülü ses olarak tanımlanır. Tıp literatüründe özellikle kilo problemi olan erişkinlerde, yumuşak damak ve küçük dil normalden daha fazla büyümesi ile karakterizedir. Gerginliklerini kaybeden bu dokuların soluk yolunu daraltması sonucunda ciğerlere giden hava bu dokuları titreştirir ve ortaya horlama sesi çıkar.

Horlama ve uyku apnesinin kişi üzerindeki etkileri nelerdir?

Rahat nefes alamamaya bağlı olarak sabahları zor uyanma, baş ağrısı ve mide bulantısı, gün içinde sürekli uyku hali, özelikle öğle-akşam yemeği sonrası uyuyakalma, konsantrasyon bozukluğu ve sürekli yorgun ve isteksiz bir ruh hali en tipik belirtilerdir. Ayrıca hastalığın ileriki evrelerinde kandaki oksijen seviyesinin normalin oldukça altına düşmesi ile hipertansiyon ve kalp büyümesine neden olur. Ciddi uyku apnesi olan kişilerde kalp krizi riski veya felç durumları olabilir.

Horlama ve uyku apnesi hangi durumlarda oluşur?

–Kilolu erişkinlerde

–Sık alkol ve sigara kullanımında

– Yoğun stres

– Sakinleştirici veya kas gevşetici kullanımı

– Genetik eğilim

horlama

Horlama tedavisi nasıldır?

Horlama tedavisi için günümüzde modern tıpta üç tedavi yöntemi bulunur. Bunlar Kulak Burun Boğaz Uzmanlarının uyguladığı yumuşak damağa ve dile yapılan cerrahi uygulamalar, CPAP maskesi ve horlama protezleridir. Cerrahi uygulamalar her hastaya yapılamayabilir ayrıca uygulandıktan bir süre sonra tekrar etme riski vardır. CPAP maskesi ise geceleri kullanılır ve sürekli hava üfleyerek tıkanmayı engeller. Fakat cihazın kullanımı zordur (sırt üstü yatma zorunluluğu, aletin ses çıkarması, burun kuruluğu yapması vb) ve pahalı bir uygulamadır.

Horlama protezi nasıl tedavi eder?

Geceleri uykuda kullanılan ve dişler üzerine oturan horlama protezi alt çeneye ileri ve aşağı konum vererek sarkmış olan dokuları tekrar eski gerginliklerine kavuşturarak soluk yolunu açar ve horlama ve uyku apnesini engeller. Hastalık ne kadar erken evrede yakalanırsa tedavi süresi o kadar kısalır.

Avantajları nelerdir?

– Kullanımı kolay ve konforludur.

– Kullanılmaya başladığı andan itibaren horlama ve uyku apnesini azaltır (çoğu zaman ilk gece horlama ve uyku apnesini keser). Ana etkiler ise 3-4 hafta içinde gözlenir.

– Küçük bir protez kabına sığar ve her yere rahatlıkla taşınabilir.

– Cerrahi müdahale gerektirmez.

– Diğer tedavi yöntemlerine göre ucuzdur.

– Birçok bilimsel çalışmada tedavi edici etkisi olduğundan bahsedilir.

Horlamam – Uyku apnem var, hemen protez mi yaptırmalıyım?

Benim hastalara önerim, önce kulak burun boğaz uzmanına muayene olun, gerekiyorsa uyku testleri yaptırın. Kulak burun boğaz uzmanınız size ameliyat veya CPAP cihazı önerirse onları uygulayın. Eğer ameliyattan korkuyorsanız, veya ameliyat sonrası şikayetler geri gelmişse veya CPAP cihazını kullanmakta zorluk çekiyorsanız, korkmayın sizin için açık bir kapı daha var. O zaman size Horlama – apne protezini öneririm.

Bu protez ile horlamadan – uyku apnesinden kesin kurtulur muyum?

Tıpta asla kesin diye bir şey yoktur. Hiçbir tedaviyi kesin düzeltir diye lanse edemeyiz. Lakin insanlardaki çene ve soluk borusu yapısı gereği, alt çene önde konumlandığı zaman soluk borusu açılır, ve bu çok basit bir fizik kanunudur (Bahçe hortumunu bükerseniz su akışı durur, düzleştirirseniz su rahat akar gibi basit bir örnek). Bunun için protezin çeneyi önde tutması sonucu normal insan fizyolojisine göre soluk borusunun daha açık hale gelmesi gerekir. Biz hiçbir tedaviye kesin demiyoruz ama hastalar çok büyük oranda faydasını görürler.

Protez kaç günde hazırlanır?

Yapım aşaması 3 seans gerektirir. İlkinde hem alttan hemde üstten ölçü alınır, ikinci gelişte provası yapılır, son seansta ise teslim edilir. Acil durumlarda eğer Dr. Kaan Öztoprak uygunsa 1 günde hazırlanabilir, şehir dışından gelen hastalar için gün içinde verilebilir. Fakat yapım aşamalarının daha kaliteli olması bakımından 3 seans gelinmesi tavsiye edilir.

  • Burun aparatları ne kadar etkilidir? : Horlama ve uyku apnesi, yutak bölgesindeki küçük dil, yumuşak damak ve dilin sarkarak hava yolunu daraltması sonucu oluşur. Yutak bölgesindeki hava yolunun açılması gerekir. Bundan dolayı buruna takılan aparatların hiçbiri bu işlemi yapamayacağı için ne uyku apnesini ne de horlamayı kesmez. Bu tür ürünlere itibar etmeyin.
  • – Horlamanın tedavi edilmesi neden önemlidir? : Günlük yaşam kalitenizin yükselmesi, sağlıklı ve rahat bir uyku uyumanızın yanında bazı hastalıklara yakalanma riskinizin azalması için horlama tedavisi önemlidir.
  • – Horlama her zaman uyku apnesine sebep olur mu?: Her zaman sebep olmaz. Horlama bazen tek başına bir hastalık, bazen de uyku apnesinin bir belirtisidir.
  • – Horlama neden erkeklerde daha fazla görülür? Horlama ve uyku apnesi, erkeklerde kadınlardan yaklaşık iki kat daha yaygındır. Bunun sebebi erkeklerde yağ birikiminin vücudun üst kısmında, özellikle de boyun bölgesinde, kadınlarda ise çoğunlukla vücudun alt kısmında olmasıdır.
  • – Protezin yan etkisi var mı? Hayır protezin yan etkisi yoktur.
  • – Protez ne zaman takılmalı? nasıl kullanılmalı? Sadece geceleri yatarken takılır, 6 saatlik kullanım yeterlidir.
  • – Uyku sırasında rahatsız etme, boğaza kaçma, ağrı yapar mı? Hayır yapmaz, dişlere oturduğu için ağızda sabit kalır.
  • – Protez büyüklüğü nedir? Boğazı zorlar mı? Büyüklük dişlerinize oturmasını sağlayacak kadardır. Boğaza uzanan bir bölgesi yoktur, rahatsız etmez.
  • – Tedavi ne kadar sürüyor? Protez ömür boyu mu takılıyor mu? Hastalığın şiddeti ve hastanın durumuna göre değişir. Bu protez gözlük gibi takılıp çıkarılabilen bir apareydir. kullanıldığı sürece rahat nefes alınmasını sağlar fakat çoğu vakada ortalama 6 ay sonra protez olmasa dahi horlamanın kesildiği görülür. Bu protezin iyileştirici etkisidir. Fakat protez kullanılmayı bırakıldığında sorunlar tekrar başlamayacak diye birşey demek yanlış olur.
  • – Başkasının protezini takabilir miyim? Protezler kişinin ağız yapısına özel üretildiği için başkasının protezini takamazsınız.
  • – Protezi takıp çıkarmak zor mu? Kullanımı rahat mıdır? Protezi takıp çıkartmak sizi hiç zorlamayacaktır. Kullanım açısından gayet rahattır.
  • – Protezin ağız kuruluğu gibi yan etkileri var mı? Hayır yoktur. Aksine oksijen alımınız artacağı için daha rahat ve sağlıklı bir uyku uyursunuz.
  • – Tam dişsizlik ya da başka bir ağız protezi kullanımı durumunda, horlama protezi kullanılabilir mi? Horlama protezi kişiye özel uygunlukta yapıldığı için diğer ağız protezleri ile kullanılabilir. Fakat tam dişsizlik durumunda kullanılmaz
  • – Horlama protezini herkes kullanabilir mi? Yapılacak muayeneye göre çene yapısı uygun olan herkes horlama protezini kullanabilir.
  • – Protezi nasıl saklayıp taşıyabilirim? Özel protez kutularına koyup, istediğiniz gibi muhafaza edebilirsiniz. İstediğiniz gibi taşıyabilirsiniz. Şeffaf olduğundan, kutu dışına konulduğunda genelde çöp sanılıp atılabilir. Kendi kutusu dışında biryere asla konulmamalıdır.
  • – Protezin etkisi ne zaman görülmeye başlanır? İlk geceden itibaren 3-4 haftalarda artarak etkisi gösterir.
  • – Horlama aslında uyku apnesi olabilir mi? Horlama ve uyku apnesi birbirine bağlı hastalıktır. Uyku apnesinin başlangıç evresi horlamadır. Bundan dolayı hastalık ne kadar erken zamanda tedavi edilirse, tedavi süresi o kadar kısalmaktadır.
  • – Horlama protezi çenem de bozukluğa yol açar mı, çenem hep önde kalır mı? Horlama protezi çenenizde herhangi bir bozukluğa veya dezenformasyona neden olmaz, protezi çıkardıktan sonra eski görümünüzde olursunuz. Kemiklerde veya dişlerde bir değişikliğe sebep olmaz.
  • – Horlama protezi her yaştaki insana yapılabilir mi? Horlama protezi yapılabilmesi için kişinin kemiksel büyümesini tamamlanması gerekir. Yani bayanlarda 17 yaşından sonra erkeklerde ise 18 yaşından sonra uygulanır.
  • – Horlama protezinin ömrü ne kadardır?  Bu protezler sert plastikten yapılmıştır. Protezin başına bir kaza gelmedikçe veya dişerinize yeni protez tedavileri (köprü-implant) yapılmadıkça yıllarca kullanılır. Eğer dişlerinizin şeklini değiştirecek bir tedavi olursanız, o zaman yenisi yapılması gerekir.

Sigara Önce Dişleri Etkiliyor!

0

İçeriğindeki 50’den fazla zararlı madde ve partikülle sigara insan sağılığını tehdit etmekle birlikte akciğer kalp-damar gırtlak hastalıklarına ve ilerlemiş vakalarda kanser oluşumuna sebep olmaktadır. İnsan sağlığını riske sokan pek çok kanser türünün de nedeni öldürücü alışkanlıkların başında gelen sigara içinde bulundurduğu nikotin ile ağız ve diş sağlığını da olumsuz etkiliyor.

Dünya genelinde 1.1 milyarın üzerinde kişinin ülkemizde ise yetişkin nüfusun yarısına yakın kısmının sigara kullandığı tahmin edilmektedir. Ayrıca Türkiye’de her sene 100 binden fazla kişinin sigaranın oluşturduğu hastalıklar sebebiyle öldüğü bildirilmektedir. Tiryakilerinin yarısının ölümüne sebep olan sigara pek çok kansere sebep olmakla beraber ilk olarak temas ettiği ağız bölgesine de çok zararları olduğu tespit edilmiştir. Sigaranın sebep olduğu kanser hastalıklarından birisi de ağız kanseridir. Ağız kanseri olan hastaların %75’lik kısmının sigara ve alkol kullandıkları tespit edilmiştir.

Sigara kullanımının kişiye vereceği zararlar elbette saymakla bitmez. Sigara diş çürüklerinin ve diş eti hastalıklarının oluşumunu önemli derecede etkilediği gibi bu hastalıkların daha hızlı bir şekilde ilerlemesine sebep olmaktadır. Sigaranın ilk zararı ağız kokusuyla başlar ve ağzın kimyasal yapısını etkileyerek aşırı plak oluşumuna sebep olur. Diş etlerine yeterince kan gitmesini engelleyerek diş eti sağlığını bozar. Diş eti hastalığına yatkınlık artar ağızda doku bozukluklarına ve kötü kokuya yol açar. Sigara içindeki nikotin diş yüzeylerine çökerek bir tabaka oluşturur ve bu tabaka diş estetiğini bozduğu gibi ağızda bakteri oluşumunu hızlandırıp dişlerin çürüğe karşı direncini de azaltır. Ağzında diş çürüğü olan birisi sigara içtiği taktirde bu çürük daha hızlı bir şekilde yayılır. İçeriğindeki binlerce zararlı madde yüksek ısıyla daha da ölümcül hale gelmektedir. Bir başka olumsuz etki de diş eti problemlerinin artmasıyla tat duyusu ve bağışıklığın azalması ve beraberinde gelen iltihabi oluşumlardır. Sigara kullanan hastalarda sıklıkla diş etlerinde ve damakta kırmızı renkli iltihabi oluşumlar gözlenir. Ayrıca diş eti çekilmesi ileri ki aşamalarda ağız kanserine neden olabilir. Sigaranın yol açtığı zararlardan biri olan ağız kanserlerinin yüzde 75’i sigara ve alkol alışkanlığından kaynaklanmaktadır. Sigara içmek dudak damak yanak ve diş etlerinde oluşan ağız kanserlerinin birincil etkenidir.

Sigaranın basit bir refleks oluşturarak tükürük akışını yavaşlattığı ve bu nedenle diş taşı oluşumuna sebep olduğu saptanmıştır.Tükürük azlığı sebebiyle meydana gelen ağız kuruluğu diş ve diş etlerinde bakteri plaklarının oluşmasını kolaylaştırır. Nikotinin damarları daraltıcı etkisiyle diş etine kan ulaşması zorlaşır. Bu sebeple diş etine kan hücrelerinin ve yeterli seviyede oksijenin ulaşmasına engel teşkil eder. Buna paralel olarak diş eti kendini tamir özelliğini yerine getiremez. Ayrıca lokal oksijen basıncının azalması bakterilerin yanak ve diş eti üzerinde çoğalmasına sebep olmaktadır.

Sigaranın ağız ve diş sağlığına olumsuz etkilerini şöyle sıralayabiliriz;

—Dişlerin üzerinde katran artıklarının sebep olduğu kahverengi lekeler meydana gelir.

—Damakta kırmızı renkli iltihabi oluşumlar gözlenir.

—Diş ve diş eti hastalıklarına diş eti çekilmesine neden olur.

—Kötü ağız kokusunun başlıca sebeplerinden biridir.

—Dilde siyah kıllı bir görüntü oluşmasına sebep olur.

—Ağızda doku bozukluklarına sebep olmaktadır (oral mukozallezyonlar).

—Ağız kanserine neden olur.

Klinik çalışmalar sonucu sigara tüketimi ve periodontal hastalık arasında ilişki olduğu kanıtlanmıştır. Yapılan bir çalışma sigara içenlerin içmeyenlerden iki kat daha fazla periodontal hastalık riskine sahip olduğunu göstermiştir. Dişi destekleyen dokulardaki kayıp şiddetinin günde 1 sigara içerek yüzde 05 10 sigara içerek yüzde 5 ve 20 sigara içerek yüzde 10 arttığı bulunmuştur. Kırk yaşın altındaki bireyler üzerinde yapılan çalışmalar sigara kullanımının genç erişkinlerde periodontal durum üzerinde güçlü negatif etkiye sahip olduğunu göstermiştir. Hiç içmeyenlerle kıyaslandığında 19-30 yaş arası sigara içenlerde 4 31-40 yaş arası 3 kez daha fazla risk gözlenmiştir.

Sigara içen kişilerin ağız sağlığını koruyabilmeleri için almaları gereken tedbirler;

Düzenli olarak günde iki kez dişlerin fırçalanması diş arası fırçası veya diş ipi kullanarak dişlerin ara yüzlerinin temizlenmesi sigara içenlerde sıkça görülen siyah kıllı dil oluşumu ve ağız kokusunun azaltılması için dil yüzeyinin de fırçalanması 6 aylık düzenli periyotlarla diş hekimi kontrollerinin yapılması.

Sigaranın ağız kanserini tetiklediğini unutmamakta her zaman fayda vardır. Dişlerinizi düzenli olarak kontrol ettirmeniz erken tanı açısından hayati önem taşımaktadır. Sigaranın ağız ve dişlerinizde oluşturabileceği zararları en az seviyeye indirmek için 6 ayda bir dişhekimine kontrol ettirmekte fayda vardır.

Merakla başlayıp sonradan kişiyi kendisine esir alan sigaranın genel sağlığa ve ağız diş sağlığına verdiği zararların yanında kişiye verdiği ekonomik zarar da yadsınamaz. Unutulmamalıdır ki; sigaraya başlamak kişisel bir tercihse bırakmak da kişinin iradesini kullanarak gerektiğinde profesyonel hekim desteği alarak yapabileceği bir tercihtir.Sigarayı bıraktığımızda sağlıklı bir vücut ve ferah bir nefes sağlıklı ve beyaz dişler sağlıklı diş etleri bizi bekleyecektir ve her yönden daha kaliteli bir yaşama tekrar merhaba deme şansımız olacaktır.

Diş Ağrısı Hakkında Genel Bilgiler

0

Diş ağrısı, dişlerde çürüme, diş minesinde aşınma ya da diş eti iltihapları gibi etkenler nedeniyle oluşan bir tür ağrıdır.
Diş ağrısı ilk aşamada hafif derecede olduğundan genellikle fazla önemsenmez. Fakat ağrı kendiliğinden geçmediğinden ve giderek dayanılmaz bir hale geldiğinden, diş doktoruna gitmek zorunda kalırlar. Bu ağrıların uygun tedavi uygulamadığında geçmesi beklenmemelidir.

Diş ağrısının gelişimi

Yemek sırasında ya da yemekten sonra: Yemek yerken ya da sonradan ilk yarım saat içinde dişte veya çürük nedeniyle oluşan boşlukta yemek artıkları yüzünden meydana gelen ağrılardır. Ağrıların oluşma nedeni besin artıklarının asit üretmesi yüzünden diş sinirinin etkilenmesidir. Bu tür ağrılarda yemek artıklarını temizlemek diş ağrısının bir süre dinmesine etkili olabilir. Fakat diş tedavisinin ihmal edilmemesi gerekir.

Dinmeyen ağrı: Bu tür ağrılar genellikle gece etkili olmaya başlar ve ağrının süresi uzun olur. Dişteki çürüğün ilerleme göstermesi, sinirin ölmesi ve dişin enfekte olmasıyla dişin etrafında ya da yüz bölgesinde şişlik meydana gelir. Bu tarz ağrıların dindirilmesi daha zordur. Mutlaka diş doktoru tarafından önerilen ilaçlar kullanılarak, enfeksiyon kontrol altına alınmalıdır.

Yaralanma yüzünden meydana gelen ağrılar: Yüz bölgesinde, çene kemiği ya da dişlerin fiziksel darbe ve travma nedeniyle oluşan ağrılardır. Darbe nedeniyle dişlerde kırılma, çatlama meydana gelebileceği gibi, dişin kaybedilmesi söz konusu olabilir. Bunlar meydana geldiyse mutlaka diş doktoruna gidilmelidir. Dişte kırılan bölge doktora götürülmelidir. Dişin tamamen yuvasından çıkması halinde, uygun koşullarda taşınarak doktora ulaştırılmalıdır. Dişin doktora ulaştırılmasında süre kadar, dişin yerine yerleştirilmesi için, mutlaka kron bölümünden tutularak doktora götürülmesi de önemlidir. Taşıma sırasında diş dokuları hasar görmemelidir. Önce dişin kron tarafından tutularak, ovalama yapmadan yabancı maddelerden temizlenmesi gerekir. Daha sonra sütün içinde ya da fizyolojik serumun içinde tutularak veya kırık dişi kişinin kendi yanağı içine alarak doktora ulaştırması gerekir.

Diş ağrısına neler sebep olur?

Diş minesinde oluşan aşınma
Diş etinde meydana gelen enfeksiyon ve iltihaplanma
Dişlerin çürümesi ve bu yüzden oluşan apseler
Ağız dışında oluşan sinüzit gibi rahatsızlıklar
Genellikle yirmilik dişlerde meydana gelen ve dişin diş etinde gömülü kalması gibi etkenlerde

Diş ağrılarında en fazla etkili olan diş çürükleridir. Toplumun yaklaşık % 97 sini etkileyen diş çürükleri gelişimi farklı etkenlerden kaynaklanır. Bunu en fazla tetikleyen ağız ve diş sağlığında hijyene yeteri kadar özen gösterilmemesidir. Ağızda şeker ve karbonhidrat içeren besin artıkları yüzünden yerleşen bakterilerin asitli bir ortam oluşturmasıyla, dişlerde koruyucu tabaka zayıflamakta, dişlerin savunma sistemi zayıflamaktadır. Bu nedenle diş çürükleri meydana gelir. Önceleri hafif olan ağrılar, daha sonra zonklama tarzında olur ve şiddetlendiğinde dayanılmaz hale gelir. Bu aşamada apseye neden olabilir. Bu durumda dışarıdan fark edilecek kadar şişlikle meydana gelebilir. Diş ağrısı artarken, dişlerde sıcak ve soğuk hassasiyeti ve dişte zayıflama olduğunda kırılmalar oluşabilir.

Diş ağrısı tanısı nasıl yapılır?

Diş ağrısı bulunan kişilerin vakit kaybetmeden diş doktoruna gitmesi gerekir. Ağrının vücuttaki diğer ağrılardan daha şiddetli olabileceği söylenebilir. Fakat diş ağrısı tedavi edilebildiğinden, bunu çekmeniz tavsiye edilmez. Öncelikle ağrıya neden olan dişin belirlenmesi gerekir. Bazı ağrılarda dişte bulunan sinirler beyne yanlış sinyal verdiğinden, sorunun hangi dişte olduğu karıştırılabilir. Diş doktoru yapacağı muayene ile bunu rahatça belirleyebilir. Ağızdaki şişliğe ve kızarıklığa göre dişteki hasarda tespit edilir.

Diş ağrısı belirtileri nedir?

Dişteki ağrı genellikle aniden başlayan ve zamanla şiddetlenen bir özellikte olur. Ağrının özelliği baş bölgesine, çeneye ve kulaklara kadar vuran zonklayıcı etkidedir. Bunu çeken kişide sıcak ve soğuk hassasiyeti gelişir, besinlerin tüketiminde zorluk çekilir. Dişte baskı olursa, ağrı şiddetlenir. Bu çenede bile hissedilecek düzeyde olur. Geceleri daha fazla ağrı çekilir. Dişte ve diş etinde kanama olabilir. Bu etki apse oluşumunda daha belirgindir. Hastaların yemek yeme, su içme gibi eylemlerinde ağrı daha fazla hissedilir.

Diş ağrısı olanlar ne yapmalıdır?

Diş ağrısı olanların yapacağı en doğru davranış diş doktoruna gitmektir. Bu ağrının kendiliğinden geçme özelliği yoktur. Ağrı giderek artan şiddette rahatsızlık vermeye devam eder. Tedavinin en kısa sürede başlaması gerekir. Fakat evde doktora gitmeden önce bazı önlemler alınabilir. Bu şekilde dişteki ağrı biraz hafifletilebilir. Ancak halk arasında bilinen dişin üzerine aspirin gibi ağrı kesici ilaçların konulmasını tavsiye etmiyoruz. Bunlar hem faydalı olmaz, hem de zarar verici olabilir. Diş altında olan yumuşak dokuda hasar meydana getirebilir. Bu ağrının şiddetini arttırabilir. Öncelikle dişlerin arasında kalan yiyecek artıkların temizlenmesi gerekir. Bunu diş fırçalama, diş ipi kullanımı gibi eylemlerle temizleyebilirsiniz. Diş ağrısına eşlik eden şişlik olması halinde, soğuk uygulama yapılabilir. Bunu yaparken buzu temiz bir bez arasında koyarak, dişin üzerine uygulamalısınız. Direkt olarak buzu dişe uygulamamalısınız. Ağrıya etkili olabilecek karanfil uygulaması da yapılabilecekler arasındadır. Ağızda enfeksiyonu engellemek için, diş ağrısının bir an önce tedavi edilmesi gerekir. Önce sebebi belirlenmeli, daha sonra bunlar ortadan kaldırılarak dişin tedavisi sağlanmalıdır. Enfeksiyon oluşumu varsa, antibiyotik tedavisine başlanmalıdır. Bu arada çürük, dolgu gibi etkenler tedavi edilmelidir.

Diş Tedavisinde Korkuya Son

0

Çoğu hastada diş ve diş eti hastalıkları tedavisinin meydana getirdiği sıkıntı ve gerginliğin bilinç düzeyinin hafif baskılanmasıyla kontrol altına alınabilir

Bir anestezi uygulaması olan bilinçli sedasyonun, hastanın bağımsız veya devamlı solunumunu devam ettire bilmesine olanak sağlayacak şekilde bilinç düzeyinin baskılanması; fiziksel ve sözel uyarılara uygun yanıt vermesi olup, bilinç düzeyinin damar yolundan verilen anestezik ilaçlarla baskılanabilir

Önceden girişimi kabul etmeyen hasta artık kabul eder hale gelmelidir. Hastayla iletişim devam etmeli, özellikle ağrı için lokal anestezi yapılırken iletişim zorunludur. Ağrı eşiğinin yükselmesine imkân sağlanmalıdır. Hastanın solunum, yutkunma gibi koruyucu refleksleri aktif olmalıdır. Kalp hızı, kan basıncı, solunum hızı gibi yaşamsal bulguları düzenli olmalıdır.

Anestezik ilaçların sakinleştirici etkileri nedeniyle kalp hızı ve kan basıncında bir miktar düşme olabilir. Bir miktar unutkanlık olabilir. Bu durum, seçilen anestezik ilaca ve doza bağlı olarak gelişebilir.

Aşırı derecede korkan, iletişim kurulamayan, zihinsel özürlülere ”derin sedasyon”

Derin sedasyon uygulamasında ise koruyucu reflekslerin kısmen kaybolduğu görülür. Fiziksel ve sözel uyarılara uygun yanıt veremeyecek düzeyde bilinç baskılanmıştır. Derin sedasyon, genel anesteziye benzer. Tek farkı genel anestezide uyanıklık tamamen ortadan kalkmıştır. Derin sedasyon ve genel anestezi, aşırı derecede korkan, iletişim kurulamayan, zihinsel özürü bulunan çocuk ve erişkinde, ağız içi ağır travmalarda ve lokal anestezinin yetersiz kaldığı girişimlerde kullanılır

Uygulama öncesinde klinik değerlendirme yapılması gerekir, doz ayarlamasında sara, depresyon, karaciğer-böbrek rahatsızlıkları, astım gibi bazı hastalıkların dikkate alınması gerekir

Hastanın fizik durumu ve öyküsünde şüpheli bir durum halinde, hekime danışılmadan uygulama yapılmaması gerekir, dental tedavi korkusunun sedasyon veya genel anestezi gerektirdiğinin hastayla değerlendirilmesi gerekir

''Sedasyon, çocuklar ve huzursuz hastalar için her zaman güvenli olmaz''

Sedasyon her yaştaki hasta için uygun bir anestezi yöntemi olmayabilir.
Dental girişim gerektiren hastalardaki anestezi yönteminin, yaşa, klinik öyküye ve uygulanacak girişimin büyüklüğüne göre belirlenir, 3 yaş altındaki çocuklarda derin sedasyon uygulanmadığında oldukça tepkisel, uyumsuz davranışlar gösterirler ve sözlü komutlara yanıt vermezler.

Ayrıca çocuğun uykusunu almadan müdahaleye getirilmesi bu uyumsuzluğu daha da artırmaktadır. Bu nedenle sedasyon, çocuklar ve huzursuz hastalar için her zaman güvenli ve yeterli olmaz

Ağızdan verilen ilaçların etki başlama süresi uzun olabileceğinden verilme zamanı iyi ayarlanmalıdır. Daha büyük çocuklarda ve erişkinlerde damar yolu açıldıktan sonra uygulanacak anestezi tekniğine göre anestezik ajan seçimi yapılır

Sedasyon işlemi nerede gerçekleştirilir?

Sedasyon, her türlü tıbbi ekipmanın sağlanabildiği ve acil müdahale imkânlarının oluşturulduğu hastanelerde ve ameliyat odalarında yapılabilir.

Sedasyon alan hasta, sözel komutlara anlamlı yanıtlar verecek şekilde bilincinin yerinde olduğu, solunumunda, yutkunmasında problem olmadığı, yaşamsal bulgularının normal sınırlar içinde izlendiği, minimal yardımla hareket edebildiği, kanama, bulantı-kusma ve ağrısının olmadığı durumlarda taburcu olabilir.

Ağız Kokusu Testi Nasıl Yapılır?

0

Ağız kokusu kuşkusuz sosyal hayatı oldukça ciddi anlamda etkileyen ve yaşam kalitesini düşüren bir sorun. Kokunun ağız boşluğunda mı oluştuğu yoksa başka faktörlerden mi kaynaklandığını ortaya koymak için basit bir test yapılabilir.

  • Hastanın dudaklarını sıkıca kapatarak nefesini burun deliklerinden vermesi istenir. Bu durumda yakın mesafeden koku duyuluyorsa bunun sistemik faktörlerden kaynaklanma ihtimali yüksektir.
  • Buna karşılık hasta, parmakları ile burnunu tıkayıp dudaklarını da kapatıp soluk vermeyi bir an için durdurduktan sonra soluk verdiğinde ağız yoluyla bir koku duyuluyorsa sebebi ağız boşluğunda aramak gerekir.

Ağız kokusu bazen çok ciddi bir hastalığın belirtisi veya insanın sosyal yaşamını altüst eden önemli bir sorun olarak da karşımıza çıkabilir. Akciğer apsesinde, yemek borusu ve mide bağırsak hastalıklarında da kötü ağız kokusu olabilir. Şeker komasında, uzun süren açlık ve özellikle küçük çocukların kusmalarında ‘aseton’ kokusu duyulur.

Karaciğer komasındaki hastalarda ise ‘fare ölüsü’ veya ‘kedi idrarı’ kokusuna benzeyen bir koku vardır. Şuuru kapalı bir hastada alkol kokusu, alkol komasından olabileceği gibi kafa travması da atlanmamalıdır.

Ağız kokusu kişiyi rahatsız ederek utanç verici hale gelebilecek bir durumdur. Ağızda koku olmasının sebebi, genellikle kişinin ağız hijyenini tam olarak sağlayamamasından kaynaklıdır. Fakat ağız hijyeninin sağlanmasına rağmen uzun süreli ve rahatsız edici bir koku varsa bu, diğer hastalıklara bağlı da gelişebilir.

Uzun dönem geçmeyen ağız kokusunun nedenlerinin mutlaka araştırılması gereklidir. Genellikle sabahları rahatsız edici bir koku olması fizyolojik olarak normal kabul edilmektedir.

Akşam yenilen veya içilen gıdaların diş aralarına girmesi ve dilde birikmesi sonucu olmaktadır.  Bu koku kalıcı değildir ve dişler fırçalanarak ağız bakımı yapıldıktan sonra geçecektir.

Bazı kişilerde ise herhangi bir ağız kokusu olmamasına rağmen, ağzının koktuğunu düşünmektedir. Bu durumdan rahatsızlık duyan kişi bir diş hekimine gözükebilir. Yine ağız içinde meydana gelen diş ve diş eti hastalıklarına bağlı olarak da ağız kokusu gelişebilir.

Bazen ağız dışından kaynaklanan kokularda olabilir; bunlar mide, burun eti ve üst solunum yollarına bağlı hastalıklardan kaynaklı meydana gelebilir. Bu durumlarda öncelikle altta yatan sebebin araştırılıp tedavi edilmesi gerekmektedir.

Ağız Kokusunun Nedenleri

Şu bir gerçek ki, ağız kokusu diş sağlığı alışkanlıklarından kaynaklanabilir ve diğer sağlık sorunlarına da işaret edebilir. Ağız kokusu, yediğiniz yiyecek türlerine ve diğer sağlıksız yaşam tarzı alışkanlıklarına göre daha da kötüleştirilebilir.

Günlük rutin şekilde dişlerin fırçalanması, diş ipi ve gargara kullanılması ağız bakımı açısından son derece önemlidir. Fırçalanmayan, diş ipi ve gargara kullanılmayan dişlerde gıda parçacıkları ağızda kalabilir.

Dişlerin arasında biriken yemek artıkları, diş etlerinin çevresinde ve dilde bakteri üremesine neden olur ve bu durumda nefesin kötü kokmasına yol açar. Antibakteriyel ağız gargaraları kokuyu azaltmaya yardımcı olabilir. Ayrıca takma dişler de kokuya neden olan bakteri ve yiyecek parçacıklarının uygun şekilde temizlenmemesi durumunda kötü kokuya neden olabilir.

Kalıcı ağız kokusu veya ağızda kötü bir tat, diş eti (periodontal) hastalığının bir işareti de olabilir. Dişlerdeki plak birikimi ve diş etlerini tahriş eden toksinler diş eti hastalıklarına sebep olabilir. Eğer ağız kokusu diş eti hastalığından kaynaklanıyorsa en kısa sürede tedavi edilmelidir. Tedavi edilmeyen diş etline bağlı rahatsızlıklar diş ve çene kemiğine zarar verebilir.

Ağız Kokusuna Sebep Olabilecek Diğer Nedenler 

  • Ağıziçi mantar enfeksiyonları
  • Diş çürükleri (oyuklar)
  • Sinüzit
  • Bademcik iltihabı
  • Mide ve bağırsak sistemleri hastalıkları
  • Uzun süreli açlık
  • Alkol kullanımı
  • Sigara ve tütün ürünleri
  • Ağız kuruluğu
  • Diyabet
  • Böbrek rahatsızlıkları
  • Burun ve burun eti rahatsızlıkları sayılabilir.

Ağız Kokusu Belirtileri

Ağız kokusu bir hastalık olmamakla birlikte birçok hastalığın belirtisi olabilir. Fizyolojik olarak yediğiniz yemeğe göre oluşabilen ağız kokuları normal olarak kabul edilir. Bir de patolojik durumlardan meydana gelen ağız kokuları bulunmaktadır. Bunlar;

  • Diş çürükleri
  • Sinüzit
  • Faranjit
  • Geniz eti gibi boğaz hastalıkları
  • Reflü ve mide rahatsızlıkları gibi sindirim sistemi hastalıkları
  • Şeker hastalığı
  • Karaciğer yetmezliği
  • Böbrek yetmezliği gibi sistemik hastalıkların belirtisi de olabilir.

Özellikle şeker hastalarındaki aseton-meyve kokusuna benzer ağız kokusu ile böbrek hastalıklarında ortaya çıkan amonyak benzeri ağız kokusu oldukça karakteristiktir.

Tanı Yöntemleri

Koku diş eti hastalığından kaynaklanıyorsa, diş hekiminiz hastalığı tedavi edebilir. Ağız kokusu kişinin sadece kendisini değil bir süre sonra çevresindeki insanları da rahatsız edecek boyutlara gelebilir.

Ağız kokusu varlığında, ağız kokusunda neden olan durumun tanısını koymak oldukça önemlidir. Diş çürüklerini tespit etmek için bir ağız-diş muayenesi ve röntgen çekimi yapılabilir. Bunun yanı sıra, diş eti hastalıklarının tanısı da muayene ile konabilmektedir.

Ağız kokusuna neden olabilecek diğer durumların araştırılmasında yapılacak muayenenin ardından çeşitli kan tetkikleri istenebilir.

Tedavi Yöntemleri

Ağız kokusunun temelinde yatan neden ağız hijyeninin tam sağlanamaması olabilir. Bu durumda dişlerin günlük temizliğini en iyi şekilde gerçekleştirmek ve diş ipi, gargara kullanmak gibi basit yöntemler işe yarayabilmektedir.

Kaliteli bir diş macunu kullanarak günde 3 defa ve en az 2 dakika olacak şekilde dişler fırçalanmalı, her yemekten sonra, diş aralarında kalan yemek artıkları diş ipiyle temizlenmeli ve gerekirse antibakteriyel ağız gargaraları kullanılmalıdır.

Diş bakımının yanı sıra, dil üzerinde bulunan bakterileri temizlemek için özel olarak üretilen dil temizleme fırçalarıyla gün içerisinde dilde biriken bakterileri de temizleyebilirsiniz. Protez diş kullanılıyorsanız, gece çıkarılmalı ve ertesi gün takılmadan önce iyice temizlemelisiniz.

Gün içerisinde az su tüketimi de ağız kokusuna sebep olabilecek faktörler arasında yer almaktadır. Su içimi, tükürük üretimini uyarır ve bu da ağız içinde yer alan bakterilerin temizlenmesine yardımcı olur. Ayrıca kişi sigara içiyorsa, sigarayı bırakmakta ağız kokusunda önemli bir rol oynamaktadır.

Ağız ve diş sağlığı iyi bakımı yapılmasına rağmen ağır kokusu kaybolmuyorsa o zaman altta yatan diğer sebeplere bakılabilir.

Ağız kokusu eğer dişlerdeki çürük veya diş etlerindeki enfeksiyon sebebiyle gelişiyorsa, diş hekimi tarafından en uygun tedavi yöntemleri uygulanarak ağız kokusu tedavi edilebilir. Diş taşları da ağız kokusuna yol açan bir diğer faktörler arasındadır ve senede bir defa temizletilmesi gereklidir. Sağlıklı bir kişinin yılda iki defa ağız ve diş muayenesi yaptırması önerilmektedir.

Çekirdek çitlemek dişinize zarar mı veriyor?

0

Türk halkının geleneksel kuru yemişlerinin başında gelen çekirdek, uzun süre dişin aynı bölgesinin kullanılması nedeniyle diş minesi üzerinde kronik (uzun süreli) iritasyona neden olur. Bu alışkanlık, üst ve ön alt önkesici dişler üzerinde çentik şeklinde erozyonlar oluşturur.

Uzun süreli tekrarlayan alışkanlıklar diş üzerinde kuvvetin uygulandığı bölgede 3-4 ay gibi kısa sürede aşınmaya neden olur. İlk bakışta kırıkmış gibi gözüken diş uçları son yıllarda sadece ön dişler için üretilen kompozit dolgu sistemleri (bonding) ile 5 dakika gibi kısa sürede tamir edilebilmektedir. Kullanılan kompozitler diş üzerinde bukalemun etkisi yaratarak, dişin sağlam kısmı ile muhteşem bir uyum sağlar ve aslından farkı anlaşılmaz. Diş minesi gibi sert kompozit materyal sayesinde, diş daha dirençli bir yapıya kavuşur.

Kompozit dolgu sisteminin faydaları

• Çürük, kırık yada erozyon olan bölgeye lokal olarak, dişe zarar vermeden direkt uygulanabilir.
• Renk uyumu ve cilalanabilir özeliğinin yüksek olması nedeniyle sağlıklı diş dokusu ile birebir uyum sağlar.
• Kusurlu bir yada iki diş yüzünden bütün ön dişlerin değişmesi gerekmez.
• Tek bir dişteki kusur diğer bütün dişleri refere edecek şekilde hastanın moralini bozabilir. Kusurn ortadan kaldırılması ile güzel bir gülüşe sahip olabilir.
• Uygulama süresi kısadır.
• Porselen ve lamine dişlere göre oldukça ekonomiktir.

Gülümseme uğruna diş sağlığını kaybetme

0

Dişlerinizin rengini beğenmiyor ama diş hekimine de gitmekten korkuyorsunuz. Dişimi piyasadan aldığım ürünlerle de beyazlatabilirim diyorsanız bu yazıyı okumanız da fayda var.

Dişler doğal yaşlanmaya bağlı olarak zamanla kararır. Aynı zamanda tüketilen bazı yiyecek, kahve, çay gibi içecekler ve sigara kullanımının biriktirdiği lekelenmeler dişin rengini dolayısıyla görünümünü önemli ölçüde olumsuz etkiler. Diş beyazlatma işleminin sağladığı estetik, güzel ve kendinden emin bir gülüş; kişinin toplum iletişiminde pozitif bir etki bırakmasının, iletişim başarısının artmasının ve kendine güvenin en önemli etmenlerinden biri olarak karşımıza çıkar. Diş beyazlatma için kullanılan yöntemlerin hekim kontrolünde olması çok önemlidir. Çünkü yanlış diş beyazlatma yöntemleri kişinin diş sağlığını da kaybetmesine neden olabilir.

Daha Beyaz ve Sağlıklı Dişler İçin…

Diş beyazlatmak için kullanılan iki ana uygulama Diş yüzey beyazlatma ve Ağartma (Bleaching)’dır. Diş yüzey beyazlatma yöntemi özel aşındırıcı ürünler kullanarak diş yüzeyinde yer alan lekelenmeleri yok etmeyi amaçlar. Kullanılan kimyasal macunlar, sıradan diş macunlarından daha ince yapıda olduğu için diş yüzeyine daha az aşındırıcı etki uygulayarak, yüzeyde yer alan lekelenmeleri daha büyük bir başarı oranıyla yok edebilir. Ancak unutmamak gerekir ki bu uygulama sadece yüzeysel lekeleri temizlemekte başarı sağlarken, profesyonel bir beyazlatma işleminin yerini tutmaz.

Ağartma (Bleaching), dişlerin içyapısına işleyen lekelenmeleri gidermek ve doğal rengini daha açık hale getirebilmek için uygulanan yöntemdir. Yüzeysel beyazlatma işleminden farklı olarak dişlerin doğal renklerini de değiştirebilme yeteneğine sahip olan Bleaching, diş renginin 1-3 tona kadar açılmasını sağlar. Bleaching uygulamasından istenilen sonucun elde edilebilmesi için mutlaka diş hekiminin görüşüne başvurulmalıdır. Bleaching sadece doğal diş yapısına etki ettiğinden diğer estetik uygulamalar öncesinde bleaching yapılması homojen bir görünüm sağlamak için ideal bir başlangıç noktası oluşturur. Kanal tedavisi, kron, dolgu, implant vb uygulamalar üzerinde bleaching etkisi farklı olacağından bu adım önemlidir. Öncelikle diş etleri bleaching etken maddesine karşı korunmak üzere özel bir bileşik ile kaplanır. Korumanın oluşmasından sonra bleaching karışımı dişlere tatbik edilir. Belirlenmiş tatbik süresi sonrasında karışım ve koruyucu damak temizlenerek işlem sona erdirilir. Bleaching işlemi her iki senede bir güvenle tekrarlanabilir. Bazı kişilerde bleaching sonrasında dış hassasiyeti görülmesi normaldir. Hassasiyet 1-2 gün içerisinde yok olur. Bu süre zarfında sodyum florür içerikli jel ya da ağız gargaraları uygulayarak hissedilen bu kısa süreli hassasiyeti minimuma indirilebilir.

Diş Beyazlatma Uygulamaları Kişiye Özeldir!

Unutulmamalıdır ki kişiye göre en uygun olan beyazlatma yöntemini ve uygulama süresini ancak bir diş hekimi belirleyebilir. Kişinin hekim kontrolünde olmadan yaptığı diş beyazlatma uygulamaları, mine aşınmasına, diş hassasiyetine, diş eti yanmasına, diş eti hastalıklarına, dişin canlılığını yitirerek doğal rengini de kaybetmesine ve en önemlisi sağlam dişlerini kaybetmesine neden olabilir. Bu nedenle beyazlatma işlemi bir diş hekimi kontrolünde uygulandığı sürece güvenlidir.

Sütlü Kahve Dişlere Zararlı mı?

0

Laktoza yani sütşekerine sürekli maruziyet ağızdaki bakterilerin hızla çoğalmasına zemin hazırlar. Bakteriler çoğalmak için sıvı maddelere ihtiyaç duyarlar. Bu nedenle sürekli tüketilen bu tür içecekler 5-7 yıl içerisinde diş çürümesine neden olur.

Doktorlara göre diş çürükleri genelde Streptococcus bakterileri tarafından tetikleniyor. Bu bakteriler şeker ve karbonhidratları aside dönüştürüyor. Asit diş minesine zarar veriyor ve çürüklere yol açıyor. Yani 15 dakika elinizde sütlü kahve ile gezdiğinizde ağzınızın içinde bu olaylar yaşanıyor. Gün boyu sürekli bir şeyler içen kişilerde de bakterilerin üreme oranı artıyor.

Hazır kahvelerde bulunan şeker ve endüstriyel yağ içeren beyazlaştırıcılar bakterilerin çok sevdiği üreme ortamıdır. Sütlü kahve içerken diş sağlığı için mutlaka orjinal süt ile yapılanını ve şekersiz olanı tüketilmesi tavsiye edilir

Doktorlar bir fincan sütlü kahvenin ardından su içilmesi gerektiğine dikkat çekiyor. Böylece asit nötrleştirilmiş oluyor. Şekersiz sakızlar da etkili olabiliyor. Çünkü şekersiz sakız tükürük salgılanmasını arttırıyor ve bu sayede ağız asitten temizlenmiş oluyor.

Sedasyon

0

SEDASYON NEDİR? 

Sedasyon, anestezi uzmanlarının hastaya damar içi ilaçlar vermesiyle yaptığı kontrollü bir yarı uyur halidir. Sedasyon, diş hekimliğinde korkulu, endişeli hastalarda, zihinsel engelli çocuk ve yetişkin hastalarda sıklıkla kullanılmaktadır. Özellikle çok sayıda çürüğe sahip olan çocuk hastalarda, diş hekimi koltuğunda uzun süren işlemler çocuk hastalarda bıkkınlık hissi oluşturmakta ve tedaviyi bırakmaya neden olmaktadır.

Ya da endişeli olan küçük çocukların bu tedaviler sırasında ani hareketleri veya lokal anesteziden korkmaları nedeniyle işlemler istenilen rahatlıkta yapılamamakta ve hem çocuk, hem hekim için tedavi zorlaşmaktadır. Bu tarz durumlarda eğer çocuk hastanın bilinçli olarak tedavisi sağlanamıyorsa, sedasyonla tedavileri yapılabilmektedir.

ÇOCUK HASTALARDA SEDASYONLA DİŞ TEDAVİSİ NASIL YAPILIR?

Çocuk hastalara sedasyonla diş tedavisi yapılırken, pedodontistlerin (çocuk diş hekimi) anestezi uzmanıyla birlikte donanımlı merkezlerde bu tedavileri yapması gerekmektedir. Genel anesteziden farklı olarak sedasyonda hasta solunumu makineye bağlı olmadan, normal şekilde devam etmektedir. Bu nedenle sedasyonun neredeyse hiç riski bulunmuyor. Sadece kalp rahatsızlığı gibi bazı sağlık problemleri yaşayan hastalardan tetkikler istenerek, uygun olması durumunda işlem uygulanabiliyor.

SEDASYON NASIL UYGULANIYOR?

Hastanın tedaviden önce aç olması gerekmektedir. Anestezi uzmanı tarafından damar yolu açılan hastaya ilaç verilerek uyku hali sağlanıyor. İşlem sonuna doğru ilaç kesiliyor ve hastanın uyanması sağlanıyor. Tedavisi biten hastanın, ilaç kesildikten sonra uyanması oldukça kısa sürede gerçekleşiyor ve kendine gelen hasta yaklaşık 30 dakika sonra evine gidebiliyor.

SEDASYONUN AVANTAJLARI NELERDİR?

Sedasyon uygulanan hasta, işlemin hiçbir aşamasını hatırlamaz. İşlemler sırasında ağrı hissetmez.  Özellikle çok sayıda çürüğü olan çocuk hastaların tedavisi ‘genellikle’ aynı seansta biter. Hastanın psikolojisi etkilenmez. Çocuk hastalar bu işlemi acısız atlattığı için daha sonraki diş hekimi kontrollerine daha rahat devam eder.

SEDASYON ÜCRETLERİ NE KADARDIR?

Sedasyon işlemi anestezi uzmanı tarafından ameliyathane ortamında yapılmalıdır. Bu sabit ücret dışında fiyatlandırma yapılacak diş sayısına ve işleme göre belirlenmektedir.

SEDASYONLA TEK SEFERDE DİŞ TEDAVİLERİ BİTER Mİ?

Sedasyonla diş tedavisi yaptırmanın en büyük avantajlarında biri de tek seferden birçok dişin tedavisinin bitirilebilmesidir. Genellikle tek seferde tüm dişlerin tedavisi yapılabilmekle birlikte, tedavi öncesi yapılacak işlemler belirlenerek hastalar ile bu konu değerlendirilmektedir. Uyutarak diş tedavisi

SEDASYONLA HANGİ DİŞ TEDAVİLERİ YAPILABİLMEKTEDİR?

Sedasyonla dolgu, kanal tedavisi, implant, diş çekimi, ölçü alma dahil olmak üzere birçok diş tedavinizi rahatlıkla yaptırabilirsiniz. Ece Öztoprak Pedodontist

Çene Cerrahisi

0

Ağız ve Çene Cerrahisi

Ağız ve çene cerrahisi, diş hekimliğinin temel ve en önemli bölümlerinden birisidir. Diş hekimliği ile ilgili gömülü diş çekimi gibi en zor ve zahmetli konular da bu bölümün faaliyetleri arasındadır.

Ağız ve Çene Cerrahisi Nedir?

Ağız ve çene cerrahisi, ağız, çene ve dişlerle ilgili yaralanma, hastalık ve bozulmaların teşhis ve tedavilerinin yapıldığı diş hekimliği bölümüne denmektedir. Kısacası, bu bölümlerle ilgili cerrahi işlemlerin (yirmilik diş çekimi gibi) yapıldığı bölümdür. Ağız ve çene cerrahisinin faaliyet alanlarından bazıları şunlardır;

  1. Diş çekimi (normal ve gömülü diş gibi)
  2. Tam çıkmamış dişlerin üzerlerinin açılması veya gerektiğinde çekimi
  3. Diş köklerinde oluşan sorunların tedavisi (iltihap ve kist gibi)
  4. Ağız içindeki tüm bölümlerde (yanak, dil ve damak gibi) oluşan kist problemlerinin tedavisi
  5. Çene ve eklem kemiklerinin düzeltilmesi, bu bölgelerdeki kırıkların düzeltilmesi
  6. İmplant öncesi yapılması gereken uygulamalar
  7. İleri derecede iltihap tedavisi
  8. Diş eti ve kemiklerin proteze uygun hale getirilmesi (kanal tedavisi gibi)
  9. Sert ve yumuşak dokularda oluşan tümör ve kist tedavileri
  10. Gülüş estetiği için ağzın hazırlanması (yirmilik diş çekimleri dahil)
  11. Eksik dişlerin olduğu yerlere implant uygulamaları
  12. Dil yapışıklığı için cerrahi uygulamalar
  13. Tükürük bezi tümör ve taşlarının temizlenmesi
  14. Yanak içinde oluşan anormal dokuların, cerrahi operasyonla çıkarılması

Cerrahi Diş Çekimleri Nasıl Yapılır?

Cerrahi diş çekimleri, ağız içinde tamamen görülmeyen ve sorunlu gömülü diş çekimlerinde uygulanan tekniklere denmektedir. Bu çekimler de dişin üzerinde kemik bile bulunabilmekte ve bu dişler bu nedenlerden dolayı çok derinlerde oluşmaktadır. Tamamen dışarıya çıkamayan bu dişler de iltihap ve çürüme gibi birçok sorun oluşmakta ve ağrı ve sızılar hissedilmektedir.

Çiğneme kalitesini ve ağız sağlığını da olumsuz bir şekilde etkileyen bu dişlerin cerrahi operasyonla çekilmesi gerekmektedir. Ağızda bulunan yirmilik dişler de aynı cerrahi yöntemlerle çekilmektedir. Üçüncü azı dişini oluşturan bu dişler, genellikle yer darlığı nedeni ile tam çıkamamakta ve gömülü olarak kalmaktadır. Bu dişlerin cerrahi çekimlerinde öncelikle sorunlu dişlere ulaşmak gerekmektedir.

Lokal anestezi ile yapılan bu işlemde, dişin üzerindeki engeller kaldırılarak dişe ulaşılmakta ve diş ile onu tutan dokular ayrıldıktan sonra çekim gerçekleşmektedir. Bazen bu dişler kırılmadan dolayı parçalar halinde bulunur, diş hekimleri bu durumda her parçayı ayrı ayrı çıkarmak zorunda da kalabilirler.