Üst Çene Darlığı Tedavisi

Bazı insanlar dişleri ile ilgili doğuştan gelen bir takım sorunları yaşamak zorunda kalırlar. Dişlerdeki bozukluklar, eğrilikler, ortodonti tedavisi gerektirecek sıkıntılar ve benzer problemler ortaya çıkabilir iken, aynı zamanda yapısal bir sıkıntı olan üst çene darlığı da karşılaşılabilecek sorunlar arasındadır. Bu noktada daha sağlıklı bir çene yapısı ile hem sağlık, hem de estetik açıdan kendini iyi hissetmek isteyen kişiler üst çene darlığı tedavisi için bu konuda hizmet veren uzmanlar ile görüşebilirler.

Temel olarak uzun süredir uygulanan ve büyük başarılar sağlayan bir yöntem olarak değerlendirilen üst çene darlığı tedavisi, uzmanların üst çene bölgesine bir takım müdahaleler ile operasyonlarda bulunması sonucu başarıya ulaşır. Kişiler üst çene darlığından kurtularak çok daha rahat, çok daha ferah bir ağız içine kavuşurlar.

Söz konusu tedavisi sonrasında beslenme anlamında daha sağlıklı işlevlere sahip olan bir çene ile beraber görüntü olarak da hoş duran bir diş yapısına sahip olunur. Böylece üst çene darlığı tedavisi ile birlikte pek çok açıdan başarılı ve sağlıklı sonuçlar alınır.

Tedavi Süreçleri ve Merak Ettikleriniz Konusunda Bize Ulaşmaktan Çekinmeyiniz.

Ağız Kokusunu 9 Yöntemle Önleyin

0

Ağız kokusu toplumsal olarak genel bir sorun. Ağız kokusunu önlemek için yapılabilecek bazı uygulamaları sizler için derledik.

1 – ) Bol Su İçin :  Su tükürük üretimini artıran ve ağızda bakteri oluşumunu engelleyen en temel ve önemli maddedir. Fakat çay kahve değil, günde en az 8 – 10 bardak doğal su içmeyi alışkanlık haline getirin.

2 – ) Yoğurt Yiyin : Yoğurt probiyotiktir. Probiyotikler, bağırsağınızdaki sağlıklı bakterilerin artmasına vesile olur. Böylece sindirim hastalıklarından meydana gelen ağız kokusundan kurtulursunuz. Yoğurt aynı zamanda ağzınızın pH seviyesinin dengede olmasına vesile olur.

3 – )  Tarçın Kullanın : Zira tarçın doğal bir antiseptik madde olduğundan ağızdaki mevcut bakterilerin yayılmasını durdurup ağız kokusunu önler. Örneğin sıcak su ile limon bal, tarçın karışımı hazırlayıp gargara olarak kullanabilirsiniz. Tarçın çiğneme çubukları da ağızda mevcut mikrobiyal çeşitliliği destekleyen çeşitli lifler içerir.

4 – ) Siyah ve Yeşil Çay İçin : Siyah ve yeşil çaydaki polifenoller ağız kokusunu giderme konusunda yardımcı olur. Polifenoller, güçlü birer antioksidandır Bu yüzden hem bakterilerin oluşması yavaşlar hem de ağzınızın zor yerlerini temizlerler. Papatya çayı, asidoz ve disbiyoz sebebiyle oluşan ağız kokusuna karşı iyi bir çözümdür.

Aynı zamanda bağırsaklarınızdaki floranın bozulması ve karaciğer gibi organlardan kaynaklanan ağız kokusunu gidermek için kanınızdaki toksinlerin  temizlenmesine vesile olan bu doğal bitkiden faydalanabilirsiniz.

5 – ) Elma Sirkesi Kullanın : Elma sirkesinin içinde bulunan asitlerin çok güçlü oranda antibakteriyel özellikleri vardır. Bununla birlikte midedeki pH seviyesinin dengelenmesine vesile olup sindirim rahatsızlıklarını giderir.

6 – ) Limonlu Su İçin : Limon suyu da aynı zamanda asidik özelliği sayesinde tükürükteki pH seviyesinin dengelenmesinde önemlidir. Ağızda kötü koku ve hastalıklara sebep olan bakterileri temizler.

7 – )  Maydanoz Tüketin : Maydanoz, temizleyici olarak antioksidan özelliklere sahiptir. Yoğun klorofil içeriği sebebiyle ağızdaki kötü kokulu bileşikleri bastırır ve doğal bir deodorant görevi yapar. Dereotu, fesleğen ve nane gibi bitkiler de aynı şekilde klorofil sayesinde ağız kokusuna yardımcı olur.

8 – ) Rezene Karanfil Kullanın : Rezene ve karanfil tohumları, günümüzden önceki eski çağlardan beri nefes ferahlatmak için kullanılmakta. Hindistan’ın bazı kısımlarında, kavrulmuş rezene tohumu şimdi bile akşam yemeği sonrasında kullanılıyor. Bu bitkiler, nefese taze bir koku sağlayan aromatik esansiyel yağlar içerir. Rezene, ağızdaki asitliği azaltıp tükürüğün pH’ını düzenlemeye yardımcıdır. Aynı zamanda bakterilerin aşırı çoğalmasını engeller. Karanfilin antioksidan, anti-inflamatuar ve anti-bakteriyel özellikleri, ağızda patojenik bakterilerin büyümesini baskılar.

9 – ) Hindistan Cevizi ve Yağı Kullanın : Hindistan cevizi yağı, içerdiği yüksek yağ asidi sebebiyle aşırı mikrobiyal büyümenin azaltılmasında ve iltihaplanmanın giderilmesinde etkilidir. İçerdiği maddelerle zararlı bakterilerin üremesini önler.

Biberon Çürüğü Nedir

1

Bebek beslenmesinde en önemli besin olan anne sütü yada yapay süt ve mamalar doğal olarak şeker içerir. Bunun yanısıra o dönemde aile için bebeğin gelişimi ön planda olduğun için, daha iyi besleneceği düşüncesi ile sütün veya mamanın içine şeker yada bal katılır.

Gece yatmadan önce bebek anne sütü veya biberon emerse, süt veya mama ağızda birikerek uzun süre dişlerle temasta kalır. İçeriğindeki şeker nedeni ile, bu uzun süreli temas sonucu çürük için uygun bir ortam oluşmuş olur. Özellikle uyku öncesi beslenme sonrasında bebeğin ağız temizliğine önem verilmelidir. Beslenmeden sonra su içirilmesi uygun olacaktır.

Biberon çürüğü oluşumunu engellemek için;

  • Bebeğinizin gece biberonla uyuma alışkanlığını önleyin.
  • Mamanın veya yapay sütün içine bal, şeker gibi tatlandırıcılar katmayın. Ayrıca emziği bala yada reçele batırarak bebeğe vermeyin.
  • Bebeğinizi besledikten sonra temiz bir tülbentle ağzını temizleyin.
  • Bebek beslendikten sonra su içirin.

Çocuğunuzda diş çürüğünü azaltmak için;

  • Dişlerini fırçalarken ona yardımcı olun. Dişler kahvaltıdan sonra ve yatmadan önce olmak üzere, günde iki kez bir büyüğün denetiminde fırçalanmalıdır.
  • Çocuğunuzu erken yaşlarda dişhekimine getirin, dişlerine fissür örtücü uygulanmasını sağlayın.
  • Biberon çürüğü oluşumunu engellemek için biberon kullanımına dikkat edin.
  • Çocuklar genellikle öğün aralarında abur cubur yemekten çok hoşlanır. Bu ara öğünlerde alınan şeker ve nişasta çürüğe neden olan bakterileri besler. Bu nedenle çocuğunuzun öğünlerinin düzenli olmasına dikkat etmelisiniz.

Süt Dişlerinin Önemi Nedir

0

Pekçok insan süt dişlerini nasıl olsa değişeceği düşüncesiyle önemsemez. Toplam 20 tane olmak üzere süt dişleri, çocuk 12-13 yaşına gelinceye kadar bazı görevleri yerine getirmek için çıkar. Süt dişleri göz ardı edilen ancak önemsenmesi gereken dişlerdir.

  • Süt dişlerinin birinci görevi besinlerin sindirimine hazırlanmasını sağlamaktır. Çiğneme fonksiyonunu yerine getirerek çenelerin gelişimine yardımcı olurlar. Çiğneme kaslarının çalışması ile çenelerin orantılı olarak gelişmesi sağlanır.
  • Süt dişleri özellikle çocuklarda sıklıkla görülen travmalar gibi dış etkenlere karşı alttaki sürekli diş gelişimini korur.
  • Konuşma ve fonasyon üzerinde etkilidirler. Konuşmanın düzgün gelişimi süt dişlerinin varlığına bağlıdır.
  • Süt dişleri kapladıkları alanı kendilerinden sonra gelecek daimi diş için korur ve daimi dişler sürerken ona rehberlik yapar.
  • Son olarak da süt dişlerinin estetik fonksiyonu vardır. Dişler bir insanın görünümüne büyük katkıda bulunur. Çocuk 6-7 yaşlarında iken ön dişlerini kaybetmeyi diğer arkadaşlarında da gördüğü için normal karşılar. Ancak erken diş kayıplarında psikolojik sorunlar ortaya çıkabilir.

Süt Dişleri Tedavi Edilmelimi?

Süt dişleri dönemi ve bunu izleyen karma diş dönemi (süt dişleri-kalıcı dişler) gelişimin en aktif olduğu döneme gelir. Erişkin vücudunun belirlenmesi bu dönemde olur. Bu nedenle gençler ve erişkinler için sürekli diş dizisi ne kadar gerekli ise, gelişimin bu ilk dönemlerinde süt dişleri de aynı oranda önem taşır.

Süt dişleri tedavi edilmediği takdirde pekçok problemler ortaya çıkacaktır.

  • Yüzeysel çürükler bile temas ettikleri komşu dişleri çürük tehlikesi ile tehdit eder.
  • Çürük ilerleyip dişin sinirine ulaşır ve zamanla iltihaplanmasına neden olursa, alttan gelecek daimi dişleri etkileyerek çeşitli bozukluklara yol açabilir.
  • Süt dişleri erken çekilirse, yandaki dişler çekim boşluğuna doğru kayacağı için çekim boşluğu alttan gelen daimi dişin yerleşemeyeceği şekilde kapanır ve çapraşıklık meydana gelir.
  • Çürük dişler ağız kokusuna ve çocuğun çürük dişin bulunduğu tarafla çiğneme yapamamasına yol açar.
  • Çocuğun ağrı ile erken yaşta tanışmasına ve ileride bazı fobilerinin oluşmasına neden olabilir.

Çocukların Dişleri Neden Çürür

1

Süt dişlerinin mine ve dentin tabakalarndaki kalınlık oranı kalıcı dişlerin mine ve dentin tabakalarının kalınlıklarının yarısına eşit durumdadır. Ayrıca süt dişleri kalıcı dişlere oranla daha fazla organik madde içerir. Bu nedenle süt dişleri çürümeye daha yatkındır.

Çocukların Dişleri Neden Çürür sorusuna cevap ararken şunu göz ardı etmemeliyiz. Çocuklar ağız bakımına yetişkinler kadar dikkat edemezler. Küçük bir çocuk için özellikle arka dişlerin temizlenmesi oldukça zordur. Ebeveynlerin ağız ve diş sağlığının korunması ve geliştirilmesi, meydana gelebilecek hastalıklardan korunmak için gerekli uygulamaların öğretilmesi ve bu amaca yönelik uygun davranışların ve alışkanlıkların yerleştirilmesi konusunda çocuklarını eğitmesi gerekir.

Çocuklar çürük oluşumunun erken dönemlerinde görülebilen sıcak ve soğuk hassasiyeti ve hafif ağrı gibi belirtileri zamanında algılayamazlar. Ancak çok şiddetli ağrı meydana geldiğinde farkına varırlar ki, bu durumda çok geç kalınmış olabilir.

Çocuk erken yaşlarda daha çok anne sütü ve mamayla beslenir. O dönemde bebeğin büyüme ve gelişimi aile için daha ön plandadır.

Ebeveynler bebeğin daha iyi besleneceği düşüncesiyle uyku esnasında veya uyku aralarında süte, mamaya şeker yada bal katarak bebeğe verirler. Bunun yanısıra emzik veya biberon bala veya reçele batırılarak bebeğe verilir. Bu ve benzeri uygulamalar çocukta biberon çürüğü oluşumuna neden olur.

Frenektomi

0

Frenektomi ya da bir diğer ifadeyle Frenetomi işlemleri, uygulama açısından farklı basamaklar içeren operasyon teknikleridir Frenektomi, maksiller santral kesici dişler arasındaki normal olmayan diastemanın düzeltilmesini içeren durumlarda olduğu gibi, alttaki kemikte bulunan ataçmanıyla birlikte frenilumun tamamen çıkartılmasıdır.

Frenetomi, frenilumun insizyonudur Her iki yöntem de kullanılmaktadır Fakat frenetomi (örneğin Frenilum ataçmanını; gingival marjin ve Frenilum arasında yapışık dişeti zonu oluşturabilmesi amacıyla yeniden konumlandırmak) periodontal kullanım amaçlar açısından da genellikle yeterli olmaktadır Frenektomi ve frenetomi, genellikle diğer periodontal tedavi yöntemleri ile birlikte uygulanır Fakat bazen ayrı operasyon teknikleri olarak da uygulanılırlar


Frenilum problemleri sıklıkla maksiller ve mandibular santral kesici dişler arasında, fasial yüzde, kanin ve premolar alanlarda meydana gelir Daha az sıklıkla mandibula’nın lingual yüzlerinde meydana gelir

Teknik: Eğer vestibül yeterince derinse, operasyon frenilum ile sınırlı kalır, fakat sıklıkla yeniden konumlandırılmış olan frenilum’a yer açabilmek amacıyla vestibülün de derinleştirilmesi gerekmektedir Bu yöntem aşağıdaki olayları içerir;

  • Operasyon alanına anestezi yapıldıktan sonra, frenilum, vestibül derinliğine sokulan bir hemostat ile tutulur
  • Hemostatın üst yüzeyi boyunca, uç kısmın ilerisine kadar uzanan bir insizyon yapılır
  • Hemostatın alt yüzeyinde de benzer bir insizyon yapılır
  • Frenilumun üçgen şeklindeki rezeksiyonu hemostat ile çıkartılır Bu olay, alttaki fırça benzeri fibröz ataçmanı kemiğin etkisine açık bırakır
  • Lifleri ayıran ve kemiği keskin olmayan parçalara ayıran horizontal bir insizyon yapılır
  • Eğer gerekirse, insizyonlar lateral olarak uzatılabilir ve labial mukoza apikal periosteuma sütürlenir Bazen, alan serbest de grefti ile kapatılabilir
  • Operasyon alanı temizlenir ve kanama durana kadar spanç ile kapatılır
  • Operasyon alanı kuru folyo ile kapatılır ve periodontal paket uygulanır
  • Paket 2 hafta sonra uzaklaştırılır ve gerekli ise yeniden uygulanır. Yeni pozisyonun da sabitlenmiş freniluma sahip sağlıklı mukozanın formasyonu için genellikle bir ay gerekmektedir.

Lingual yüzde yüksek frenilum ataçmanlarına genellikle rastlanmaz Ağız tabanındaki yapıları içermeyen bu bozuklukları düzeltmek için, istenilen seviyeye ulaşılana dek, yaklaşık olarak ataçmanın 2 mm’si, haftalık aralıklarla periodontal bıçakla, mukozadan ayrılır Operasyon alanı, tedavi arasındaki aralıklar sırasında periodontal paket ile kapatılır

Süt dişi önemi

0

Bebeklik döneminden itibaren kazandırılacak bir takım alışkanlıklarla, büyüme ve yetişkin dönemde diş ve diş eti hastalıklarından büyük ölçüde korunmak mümkün oluyor Ayrıca çocukların mümkün olan en erken yaşta diş hekimiyle tanışması, yetişkin dönemde “dişçi korkusunun” üstesinden gelmek için en büyük adım…

Dişlerin ağızda ilk kez görülmesinden itibaren temizlenmeye başlaması büyük önem taşıyor Bu da bebeklik çağında dişlerin çiğneme yüzeylerinin temiz bir tülbent veya gazlı bezin ıslatılarak silinmesiyle gerçekleştirilebilir

Okul öncesi çocuklarda ise; önemli olan çocuğa diş fırçalama alışkanlığını kazandırmaktır, diş fırçası kullanımının arka dişlerin çıkmasından sonra ortalama 2,5 – 3 yaşında başlanması uygundur

ÇOCUKLUK DÖNEMİ DİŞ FIRÇASI VE DİŞ MACUNU SEÇİMİ:

Çocuğun ağız büyüklüğüne uygun, yumuşak ve naylon kıllardan üretilmiş diş fırçaları kullanılmalıdır Fırça kılları aşınır aşınmaz (ortalama 6 ay) mutlaka değiştirilmelidir Sabah kahvaltısı sonrası ve gece yatmadan önce sadece üçer dakikalık etkili bir fırçalama işlemi yeterlidir Her iyi alışkanlık gibi diş fırçalama alışkanlığı da çocukluk döneminde kazanılacaktır.

Bebeklik döneminde ve üç yaşına kadar çocuklarda diş macunu kullanımı önerilmez Diş macunu kullanımına üç yaşından sonra başlanmalıdır Ancak reklamlarda görüldüğü gibi fırça büyüklüğünde değil bir leblebi kadar macun, fırçalama için yeterli olacaktır

SÜT DİŞLERİNİN VAKTİNDEN ÖNCE DÜŞMESİ VEYA ÇEKİLMESİ ORTADONTİK PROBLEMLERE YOK AÇAR!

Nasıl olsa bu dişler değişecek Çürümeleri, çekilmeleri problem değil, yani tedavi edilmelerine gerek yok, değil mi? ” sorusuna çok muhatap oluruz “Hatalı bir ön karar vardır bu soruda; zira 6 ay ila 2,5–3 yaş arasında sürmesi tamamlanan ve “süt dişleri” olarak adlandırılan bu dişlerin bazısı 7 yaş, bazısı ise 11 yaşa kadar ağızda sağlıklı olarak kalmalıdır” diyor Bu zaman aralığında dişin kendi vaktinden önce düşmesi, çekilmesi özellikle ortodontik problemlere yol açacaktır.

Daimi dişler için rehber olan bu dişler kaybolduğunda, hatta çürük nedeniyle komşu dişle teması kaybolduğunda bile, daimi dişler açısından yer darlığı ve çapraşıklık problemi ortaya çıkmaktadır Süt dişleri 1–2 mm boşluklarla sıralanır; bu durum normaldir, daimi dişlerin düzgün sürmesi açısından da gereklidir Ön daimi dişlerin oluşumu sürerken oluşan farklı pozisyonlaşmalar anne-babaları çok çabuk telaşlandırır Bu “önemseme” bilinci çok güzeldir, fakat ortodontik tedavi çoğunlukla süt dişleri değişince planlanmaktadır

Diğer bir önemli nokta; çocuğun diş hekimi ile mümkün olan en erken yaşta, “ama mutlaka ağrısız” olarak tanışması ve ortama ısınmasıdır Yüzeysel bir polisaj (profesyonel fırçalama gibi düşünülebilir) ve anestezi gerektirmeyen fissür örtücü tedavileri, tanışma için en uygun olan tedavilerdir Fissür örtücü; çürük önleyici dolgu olarak da bilinir ve çocuğun özellikle daimi azı dişlerinin çukurcuklarının minimal temizlenip kapatılması ve bu bölgelerden çürümesinin önlenmesini sağlar Yılda 2 kez yapılacak rutin muayenelere, kısa sürede ve kolayca yapılabilen florlama eklenirse koruyucu davranmış oluruz

Yine çocukların tedavi için aşırı zorlanmaları, elinin-kolunun tutulması gibi unutamayacakları kötü anılarına sahip olmamaları gerekir Çocuğun yaşı çok küçük ve /veya çok sayıda problemi varsa sedasyonla tedavi pedodontisi tarafından uygulanmalı, işlem tam teşekküllü bir hastanede ve anestezi doktoru refakatinde yapılmalıdır

AĞIZ VE DİŞ SAĞLIĞINDA BESLENME ALIŞKANLIĞININ ETKİSİ BÜYÜK!
Çocukların; meyve, sebze, ekmek, kahvaltı gevreği, süt ve süt ürünleri, et, balık ve yumurta içeren dengeli beslenme alışkanlığı edindiğinden emin olun Şeker ve nişastalı besinlerin tüketimini sınırlamak çocuklarınızın dişlerini çürükten korumanıza yardımcı olacaktır.


Okul döneminde beslenme kontrolü kendi eline geçen çocuk cips, çikolata, şeker gibi gıdalara ve asitli içeceklere düşkünlük gösterebilir Karbonhidratlı gıdaların ara öğünlerde tüketilmesi şeker içeriği nedeniyle asitli içecekler ise hem şeker hem de asit içerikli olmaları nedeniyle diş minelerini zayıflatırlar Tüketimlerinden sonra fırçalama yapılmaması çürük için gerekli ortamı sağlar.

Çocuklara bu gibi gıdaların alımından sonra en azından su ile çalkalama alışkanlığı kazandırılması gereklidir. hem sağlıklı bir bünye hem da ağız ve diş sağlığı için; ara öğünlerde elma, havuç gibi meyve ve sebzeleri ısırılarak tüketilmesinin diş yüzeylerinin mekanik olarak temizlenmesine yardımcı olur

ŞEKERLİ YAPIŞKAN YİYECEKLER DİŞ ÇÜRÜKLERİ AÇISINDAN OLDUKÇA TEHLİKELİ!

  • Nişasta veya şeker içeren gıdaların ana öğünlerle beraber yenmesi, bir başka deyişle ara öğün olarak tüketilmemesi gerekmektedir Özellikle yapışkan olanları bu gıdalar arasında en tehlikeli olanlarıdır Nişasta ve/veya şeker içeren yapışkan yiyecekler dişler üzerine yapışıp uzun süre orada kalabilirler Bu da diş çürükleri açısından oldukça tehlikeli bir durumdur
  • Çocukların beslenme çantası hazırlanırken şu önerileri dikkate almakta fayda var:
  • Peynir, süt, elma ve havuç gibi besinlerin içeriğindeki bazı maddeler, ağızdaki asit miktarını azaltıyor, diş çürüklerinin önüne geçiyor
  • Peynir, yapısındaki kalsiyum fosfat ve peptitler ile ağızdaki asit miktarını azaltarak, dişin yapısını güçlendirir Peynir, ayrıca tükrük akışını uyararak asit ortamını azaltmakta ve mekanik temizliğe yardımcı olmaktadır
  • Süt, içeriğindeki kazein, kalsiyum, laktat, iyonize kalsiyum, fosfat iyonları, yağ ve vitaminler ile diş çürüklerini engellemektedir Ancak, süte katılan şeker çürük riskini artırır
  • Yer fıstığı, fosfat ve kakao, tannik asit içeriği ile ağız sağlığının korunmasına yardımcı olur
  • Elma ve havuç gibi meyveler ise ısırarak yenildiğinde dişlerin mekanik olarak temizlenmesine ve dişeti sağlının korunmasına yardımcı olur

Dişeti Hastalığı

0

Dişeti hastalığı nedir?

Dişeti hastalıkları belirli bakterilerin yol açtıkları enfeksiyon hastalıklarıdır. Eğer erken dönemde tedavi edilmezlerse dişetlerinde çekilme, dişlerde sallantı ve hatta dişlerin kaybedilmesiyle sonuçlanabilen durumların ortaya çıkmasına neden olabilirler.

Bu hastalıkların birinci sebebi kötü ağız hijyeni. Yani dişlerin ve dişetlerinin plak dediğimiz bakteri birikintilerinden yeterince iyi temizlenememesidir. Bireyler genellikle diş fırçasını iki dakika ağız içinde dolaştırdıklarında dişlerinin temizlendiğini düşünürler. Ancak doğru fırçalama tekniği ve yardımcı ağız hijyen araçları kullanılmadığında her zaman yeterli ağız hijyeninin sağlanabildiği söylenemez. Plak birikiminin sonucunda dişeti hastalığı başlar ya da mevcut hastalık ilerler.

İnsanlar neler yapabilir diş temizliğinin tam olması için?

Hastanın genel dişeti muayenesinin ardından önce uygun fırçalama tekniğini ve daha sonra kullanması gereken yardımcı araçları belirliyoruz. Bu yardımcı araçlar diş ipi, dişler arasındaki mesafeye göre ara yüz fırçaları, sabit protez (köprü) varlığında köprü altı ipi olabilir. Bunları belirliyoruz ve klinikte hastamızla birlikte uyguluyoruz. Çünkü sadece anlatıp geçmekle hem olması gereken motivasyonu hem de doğru uygulanmasını sağlayamıyoruz.

Dişeti hastalığı nasıl belirti veriyor?

Dişeti hastalığı besin sıkışması ya da apse oluşumu yoksa genellikle ağrı şeklinde belirti vermiyor. Bu nedenle hastalar genellikle dişler sallanma aşamasındayken ya da kaybedildiğinde doktora başvuruyorlar. Dişeti hastalığının verdiği ilk ve en önemli belirti kanamadır. Kanamanın sebebi dişeti iltihabıdır. Dişlerin üzerinde biriken hastalık etkeni bakteriler belirli bir seviyeye ulaştıktan sonra dişetini iltihaplı hale getirirler ve kanama o aşamadan sonra görülür. Bu süre yaklaşık olarak 2 haftadır.

Hastalar kanamayı gördüklerinde önlem alabilir mi?

İltihabi değişiklikler başlangıç aşamasında ise yani yalnızca dişetini ilgilendirecek seviyede ise ağız hijyeninin düzenlenmesi ile tamamen iyileşme sağlanacaktır ve hasta hijyen seviyesini iyi düzeyde tutarsa yeniden meydana gelmeyecektir.

Daha uzun vadede dişetinin altında, dişleri destekleyen kemiklerde kayıplar meydana gelmeye başlıyor ve bu aşamada dişlerde sallantılar görüyoruz. Hastalar genellikle bize bu aşamada başvuruyor. Bu aşamada öncelikle bakterileri ortamdan uzaklaştırıyoruz yani diştaşlarını temizliyoruz.

Daha sonra kemik kaybının şeklini ve miktarını tespit ediyoruz ve gerekiyorsa ileri tedavi uygulamalarıyla bireyin rahatça temizleyebileceği ve enfeksiyonun tekrar etmesini önleyebileceği bir ortam oluşturuyoruz. Sonuç olarak da bu şekilde dişlerin daha uzun yıllar ağızda kalabilmesine yardımcı oluyoruz.

Diş teli

0

Ortodonti, ortho (düzgün) ve dontos (diş) kelimelerinin birleşiminden oluşan Yunanca bir kelimedir. Kelimenin anlamından da anlaşılacağı üzere ortodonti; çene ile ilişkisi doğru olmayan ve/veya çapraşık dişlerin düzeltilmesidir.

Çocuk ya da yetişkin olsun her birey düzgün dişlere sahip olmak ister. Gülümseme sırasında oluşacak estetik görüntünün yanı sıra eklem bozukluklarının giderilmesi, etkili çiğneme fonksiyonu  ve dişlerin temizlenebilirliğinin arttırılması açısından da dişlerin çene kemiği üzerinde düzgün sıralanması önemlidir.

diş teli ortodonti

Küçük yaşlarda başlayan tırnak yeme, parmak emme gibi zararlı alışkanlıklar ya da infantil yutkunma (aktif dil) nedeniyle erken dönemde oluşan dişsel anomaliler, iskeletsel problemlere dönüşmeden çeşitli apareylerle (örn: dil paravanı) giderilebilmektedir. Bunun yanında genetik geçişle anne ve babadan alınan diş-çene  büyüklüklerinin uyumsuzluğu yine “diş teli tedavisi” olarak da bilinen ortodontik tedavilerle düzeltilebilmektedir.

Ortodontik tedavi için uygun yaş nedir?

Ortodontik tedavi her yaşta yapılabilmektedir. Problemin iskeletsel veya dişsel nedeni belirlenerek uygun yaşta başlanması gerekmektedir. Prognati, retrognati gibi çenelerin ileri ve geride konumlandığı iskeletsel problemlerin, çocukların büyüme ve gelişim döneminde tedavi edilmesi son derece önemlidir. Bu nedenle diş hekiminin ortodontik problemi erken aşamada (10-12 yaş) farkedip, müdahale etmesi adeta kurtarıcıdır. Ortodonti tedavisi her yaşta yapılabilir. Yaşın etkili olduğu nokta, dişlerin hareket hızıdır. Yani genç kişilerde tedavi daha hızlı ilerleyebilir. Yaşlılarda yapılan ortodontik tedavinin süresi gençlere göre bir miktar daha uzun olabilir.

diş teli ortodonti

Ortodonti tedavisinin süresi ne kadardır?

Tedavinin süresi genelde ortalama 1 – 1,5 yıl kadardır. Kişilerin kemik yapısına, dişlerin hareket hızına ve çapraşıklık durumuna göre tedavi süreleri 6 ay ile 2 yıl arasında değişebilir. Kliniğimizde yaptığımız istatistiklere göre sabir ortodonti tedavileri, eğer hasta kontrollerine düzenli gelmişse ortalama 1 yıl gibi sürmektedir. Tedaviden önce hastalarımıza asla tedavi süresi vaadi vermeyiz, veremeyiz, çünkü bu kişinin kemik yapısı ile çok alakalı birşeydir. Sadece tahminlerde bulunabiliriz.

Metal braketlerin estetik problem oluşturduğu düşüncesi ile sıkıntı yaşayan hastalar için daha az dikkat çeken diş rengindeki porselen (seramik) braketler tercih edilmektedir. Ve hatta uygun vakalarda braketler, dişlerin arka yüzüne yerleştirilebilmektedir (lingual braket), fakat günümüzde bunun yerini invisalign almıştır. Braketler için estetik kaygıları olan hastalarda çapraşıklıkların düzeltilmesi için şeffaf plaklar (invisalign tedavisi) geliştirilmiş olup, bu tedavinin süresi de vakanın durumuna bağlı olarak 2-24 ay arasında değişmektedir.

metal porselen diş teli

Ortodonti Diş Teli tedavisinin fiyatı ne kadardır?

Ortodonti tedavilerinin zorluk seviyesi, kişinin dişlerinin çapraşıklık durumuna bağlıdır. Hastalara göre bazı ufak bozukluklar, aslında iskeletsel olup düzeltmesi çok uzun zaman alabilmektedir. Dr. Kaan Öztoprak’ın muayene sırasında yapacağı mekanik hesaplamalarla tedavi maliyeti ve tahmini bir tedavi süresi hesaplanır. Ortodonti tedavisinin fiyatları çenedeki dişlerin çapraşıklık durumuna göre ve metal veya porselen braketlere göre 5000-8000 TL arasında değişmektedir. Bu yüzden muayene edilmeden net tedavi ücreti belirlemek imkansızdır. Sizi en kısa zamanda kliniğimize ücretsiz ortodonti muayenesi için bekliyoruz. Önceden çekilmiş panaromik röntgeniniz varsa yanınızda getirmeyi unutmayın.

Diş Teli sadece alt veya sadece üst çeneye takılabilir mi?

Genellikle takılmaz. Ortodonti tedavilerinde çarpık dişler düzeltilirken çoğu zaman karşı çeneden, yani üst dişler düzeltilecekse alt dişlerden destek alınarak kuvvet uygulanır. Bunun için tüm çenede tel olması gerekir. Olması gereken doğru tedavi budur. Bazı durumlarda hastaların özel istekleri doğrultusunda tek tarafa tel takılarak yarım tedavi uygulanır, fakat bu durumda hastaya gerekli bilgilendirme yapılarak, sonucun tüm çeneye tel takıldığı gibi olmayacağı önceden söylenir. Tek tarafa tel taktırmak tedavi fiyatını yarı yarıya etkilemez, çünkü ortodonti ücreti kullanılan malzeme miktarına göre değildir, tüm çeneye uygulanan kombine bir tedavi sürecinin maliyetidir ve tedavi süresi değişmez. Bu yüzden biz hastalarımıza neredeyse her zaman tam tedaviyi öneririz.

implant markaları

0

Hangi İmplant Markası En İyisidir ?

Ülkemizde şu anda satılan yüzlerce marka bulunmaktadır. Bunlardan hangisinin iyi olduğunu hastalar araştırmaya çalışır fakat çok kafaları karışmaktadır. Burada en iyi implanttan çok, en pahalı implant desek daha doğru olur. Piyasada 50 yıldır kendini yerleştirmiş isviçre markaları Nobel ve Straumannimplantları en iyiler olarak bilinirler. Bunlar yapay diş kökünü ilk piyasaya süren köklü firmalar olduğu için hem kalitesi benimsenmiştir, hem de fiyatları en yüksek olan markalardır.

Bunları diğer amerikan, avrupa, ve yerli implant markaları takip eder. Aralarındaki farkı aşina olduğunuz bir konuyla açıklamaya çalışalım; BMW ve Mercedes kalitelerini kanıtlamış arabalardır, fakat Ford, Renault, Wolksvagen daha uygun fiyatlı markalardır ama kötü değillerdir ve satışları da fazladır. Herkes kendine göre uygun marka arabayı seçer ve kullanır, sonuçta hepsi insanı bir yerden bir yere taşıma görevini yerine getirir, aralarında kalite farkı vardır fakat bu kalite farkı %10 kadar bile değildir. Yerli implantlar son yıllarda çok gelişti.

Fiyatlarının uygun oluşu ve bir implanttan beklenen tüm görevleri yerine getirebilmesi, her gelir grubu için daha ulaşılabilir olması, yerli implantları daha popüler hale getirdi. Neredeyse tüm implant firmaları, kırılmalara veya fabrikasyon kaynaklı yapay diş kökü kayıplarına ömür boyu garanti verirler. Yani implantınızı kısa süre içinde kaybederseniz firmalar size aynı implantın yenisini ücretsiz verirler. “Yerli implant ucuz diye düşüyor mu?” diye soran hastalar olabiliyor.

Bunun cevabı “Hayır” yapay diş kökü ucuz olması onun düşeceği anlamına gelmiyor. Markalardaki Fiyat farkı %95 Menşei ve Firmaların kurumsal yapıları kaynaklıdır, %5 kalite kaynaklıdır. Buraya kadar anlattıklarımız çok araştırmayı seven hastalarımız içindi. Bundan sonra esas bilmeniz gereken şeyleri anlatacağım.

Çok Kafam Karıştı Diyorsanız

İmplant markasını çok kafanıza takmayın, ekonominize hangisi uygunsa sizin için en iyi marka o dur. Markasından çok daha önemli olan Hekimin o implantı nasıl uyguladığıdır. Yanlış yere yapılan implant, üstündeki protezin şekilsiz olmasına ve ileri dönemlerde hastalarda yeme zorluğundan konuşma zorluğuna kadar çeşitli problemler çıkarabilir. İmplant uygulayacak Cerrahın aynı zamanda implantın protetik üst yapılarına da çok hakim olması gerekmektedir.

Eğer İmplantı ve üstündeki protezi farklı hekimler yapacaksa, hekimlerin birbiri ile koordinasyonu çok önemlidir. İmplantı ve protezi aynı hekim yapıyorsa işler daha kolaydır, hekim zaten protezi kendi yapacağı için implantları ameliyat sırasında tamamen kendi protez planına göre kemiğe yerleştirir. Buraya kadar anlatılanlardan, hastaların implant markasından çok hekimin operasyonuna güvenmeleri gerektiği ortaya çıkıyor.

Bunların dışında sahte implantlardan da bahsetmek gerekir. Sahte implantlar, çinde veya nerde üretildiği belli olmayan ve aynı nobel veya straumann paketi ile paketlenerek satılan implantlardır, herşeyin sahtesi olduğu gibi bunda da sahtecilik yaparken en meşhur markaların sahtesi yapılır ve piyasaya sürülür.

Hekimler bunları çok ucuza toptan birilerinden alabilirler, bazen kendileri bile bilmezler sahte olduğunu. Hastalar veya hekimler paketlerine bakarak asla gerçekle sahteyi ayırt edemezler. Fakat gerçek şudur ki, her markanın ülkemizde sadece birer distribütörü vardır, ve doktorun sadece bu firmalardan implant alması gerekmektedir. Bazı kliniklerde isviçre veya alman malı implantın yerli malı implant fiyatı kadar ucuza uygulandığı bilgisi verilirse kafanızda bir soru işareti oluşmalıdır.